Anaokulu Programları  – Özel Düzce Oyna ve Öğren Anaokulu

Anaokulu Programları 

Okul Öncesi Eğitim Programları3

Dünyanın ilk anaokulu programı 1837 yılında Alman eğitimci Friedrich Froebel tarafından başlatılmıştır. 1900’lü yılların başlarında da İtalyan eğitimci Maria Montessori okul öncesi eğitim programını bir adım daha öteye taşıyarak uluslararası bir başarının mimarı oldu. Öyle ki günümüzde birçok ülkede uygulanan bu program bizim anaokulumuzda da 2012 okul öncesi eğitim programına ek olarak uygulanmaktadır.

Genelde her ülke kendi tasarladığı okul öncesi eğitim programını kullanır ancak bazı programlar özgünlükleri ve yaratıcılıkları ile diğerlerinden ayrılır ve birden çok ülkede kullanılabilir. 

Okul öncesi eğitim programlarından başlıcaları şu şekilde sıralanabilir:

  1. Reggio Emilia eğitim yaklaşımı, 
  2. Montessori eğitimi
  3. Forest School (Orman Okulu) 
  4. High Scope
  5. Waldorf eğitimi

Ülkemizde 2012 okul öncesi eğitim programı uygulanmaktadır.

Anaokulu programlarının amacı çocukların genel olarak; bilişsel, motor, özbakım, sosyal, dil alanlarını geliştirmektir. Birçok programda çocuklara kazandırılmak istenen; kazanım ve göstergeler, kavramlar, kelimeler önceden günlük, aylık ve yıllık olarak planlanır.

Bu programları gelin biraz daha yakından inceleyelim:

Okul-Oncesi-Egitim-Programlari
Okul Öncesi Egitim Programları

Reggio Emilia Yaklaşımı

Reggio Emilia Yaklaşımı, 1970 yılında İtalya’daki okul öncesi eğitim kurumlarında uygulanmak üzere geliştirilen okul öncesi eğitim programında reform yapmak ve yeni yaklaşımları uygulamak amacıyla ortaya konuldu. Malaguzzi tarafından geliştirildi ve Piaget, Vygotsky, Bruner ve diğerlerinin sosyal yapılandırmacılığa ilişkin görüşlerinden esinlendi. Reggio Emilia Yaklaşımı çocukların nasıl öğrendikleri ile ilgilendiği için bu yaklaşımın uygulandığı okullarda aktif eğitim yaklaşımı kullanılır. Bu okullar çocukların bağımsız ve hareketli olmasını ve aynı zamanda yoğun bir etkileşimi destekler. 

Çocuklara zenginleştirici bir ortam sağlama arzusundan doğan Reggio okulları, sanatı ve sınıfın güzelliğini vurgulamaya başladı. Çocuklar kendi projelerini gerçekleştirmeye ve çalışmalarında doğadan gelen malzemeleri kullanmaya teşvik edildi.

Belki de ebeveynler ilk öğretim yöntemlerini geçici olarak geliştirdikleri için, Reggio Emilia hiçbir zaman belirli bir müfredat geliştirmedi. Okullar her şeyden çok savaş çocuklarının hayatlarına renk ve hareket katmak için tasarlandı. Kuruluşlarından sonra okullara gelen öğretmenler yanlarında genellikle üniversite eğitimlerini ve öğretime yönelik teorik bir yaklaşımı getirdiler ancak eğitimlerini uygularken eklektik hale geldiler. Bir dizi düşünürden (Dewey, Vygotsky) yararlandılar ve bir kombinasyon bulmak için fikirlerini test ettiler. Bu yaklaşım öğrenciler için işe yaramış gibi görünüyordu.

Reggio’nun büyük bir avantajı var: Katı bir müfredat veya alıştırmalar yerine çocuklara ve öğretime yönelik bir yaklaşım olduğu için, Reggio’dan öğrenilen dersler birçok okulda uygulanabilir.

Ve eğer Reggio felsefesini devlet okullarındaki öğretime geniş bir şekilde uygulamanın ve ilgili bazı maliyetleri düşürmenin bir yolu olsaydı, onun güzelliğe ve yaratıcılığa yaptığı vurgu, imkanları kısıtlı çocuklar için harikalar yaratabilirdi. 

Okul Öncesi Egitim Programları
Okul Öncesi Egitim Programları

Reggio Emilia felsefesi aşağıdaki ilkeler dizisine dayanmaktadır:

  • Çocuklar öğrenirlerken bir miktar kontrole sahip olmalıdır.
  • Çocuklar dokunma, hareket etme, dinleme ve gözlemleme deneyimleriyle öğrenebilmelidir.
  • Çocukların diğer çocuklarla ve dünyadaki keşfetmelerine izin verilmesi gereken maddi öğelerle bir ilişkisi vardır.
  • Çocuklar kendilerini ifade etmek için sonsuz yollara ve fırsatlara sahip olmalıdır.

Reggio Emilia’nın küçük çocuklara öğretme yaklaşımı, felsefesinin merkezine çocukların doğal gelişimini ve çevreleriyle paylaştıkları yakın ilişkileri koyar. Reggio Emilia yaklaşımının temeli, çocuğa ilişkin benzersiz görüşünde yatmaktadır: Çocukların “100 dili” arasında mümkün olan en iyi entegrasyonu, en küçük öğrencilerin eğitimini teşvik etmek ile başlar. Bu yaklaşımda, çocukların hakları olduğu ve potansiyellerini geliştirmeleri için fırsatlar verilmesi gerektiği inancı vardır. Çocuklar “bilgi taşıyıcıları” olarak kabul edilir, bu nedenle gün içinde karşılaşabilecekleri veya yapabilecekleri her şey hakkındaki düşünce ve fikirlerini paylaşmaları için teşvik edilirler. Çocuk, bilginin aktif bir yapıcısı olarak görülür. Öğretimin hedefinde, çocuklara usta-çırak yaklaşımı ile aktif rol verilmesi amaçlanmaktadır. Bu aktif rol aynı zamanda çocuğa araştırmacı kişilikte kazandırmayı hedefler. Reggio Emilia okullarındaki eğitimin çoğu, anlamalarını netleştirmek için keşfetme, gözlemleme, varsayımda bulunma, sorgulama ve tartışma fırsatlarının olduğu projeler şeklinde gerçekleşir. Çocuklar aynı zamanda sosyal varlıklar olarak görülür ve her bir çocuktan ayrı olarak değil, diğer çocuklarla, aileyle, öğretmenlerle ve toplumla ilişkili olarak çocuğa odaklanır. Herkese saygı duymanın önemli olduğu öğretilir. Çünkü herkes uyumlu bir grup üyesi olurken aynı zamanda kendi başına da öznel bir bireydir.

Sınıfta meydana gelenlerin çoğu bir yapılandırmacıyı yansıtır. Yapılandırmacılık, bireylerin veya öğrenenlerin bilgi ve anlayışı doğrudan bir bilgi aktarım süreci içinde pasif olarak algılayarak edinmediği bir yaklaşımdır. Deneyim ve sosyal söylem yoluyla yeni anlayışlar ve bilgiler inşa ettiklerini, yeni bilgileri halihazırda bildikleriyle bütünleştirdiklerini öne süren bir eğitim teorisidir. Okul öncesi eğitim alan çocuklar için bu ön bilgi okula başlamadan önce kazanılan bilgileri içerir.

Erken eğitim yaklaşımı, Reggio Emilia’nın yaklaşımı, öğretmen yeterliliği ve gelişimsel olarak uygun uygulamalarla ilgili bazı kavramlara meydan okuyor. Örneğin, Reggio Emilia’daki öğretmenler, öğrenmeye katkıda bulunmak için kafa karışıklığının önemini öne sürüyor; bu nedenle, önemli bir öğretim stratejisi kasıtlı olarak hataların olmasına izin vermek veya nerede biteceği konusunda net bir fikir olmadan bir projeye başlamaktır. Pek çok batılı eğitimcinin inancına ters düşen bir başka özellik de, çocuğun akran grubu içinde müzakere etme becerisinin önemidir.

Reggio Emilia yaklaşımının en zorlu yönlerinden biri, çocukların ihtiyaçları, ilgileri ve yetenekleri ile ilgili birden fazla bakış açısının talep edilmesidir. Ayrıca okul deneyimlerinin belirlenmesine anlamlı şekilde katkıda bulunmak için ebeveynlere, öğretmenlere ve çocuklara aynı anda duyulan inançtır. Öğretmenler, çocukların fikirlerine ve ilgilerine uygun şekilde karşılık verme konusunda kendilerine güvenirler. Çocukların öğrenmeye değer şeylerle ilgileneceklerine ve ebeveynlerin işbirlikçi bir eğitim ekibinin bilgili ve üretken üyeleri olduklarına inanırlar. Sonuç, hem çocuklar hem de yetişkinler için gelişimsel olarak uygun bir topluluk ve işbirliği atmosferi oluşmasıdır.

Diğer yaklaşımları ayrı bir yazıda ele alacağız. Sayfamızı takip ederseniz diğer yaklaşımlar hakkında da görüşlerimizi öğrenmiş olursunuz..

Scroll to Top
Konuşmayı Başlat
Yardım İster misiniz?
Oyna ve Öğren Anaokulu Temsilcisi
Müşteri Temsilcisi İçin Yazınız